30 Ocak 2013 Çarşamba

GELMEYEN MEKTUPLAR VEDA...

    Seninle geçirdiğim o dakikalar,bir daha tekrarı olmayan doğaçlama bir melodi gibi benim için. Sanki yazılmış kaderimin sayılı dakikalarından "an" çalıyorum kendime... Hepsini bir daha okuyamayacağım bir şiir gibi, kelime kelime içime çekiyorum. Soluk soluğa hissederek yaşıyorum, öyle birikmişsin ki içimde...Seni, yaşamakla tüketmem,seni sıradanlaştırmam mümkün değil...
    Sana hep anlatmak istedim bunları. Sana o karanlık gecelerden bahsetmek istedim. Sonra o geceleri hiç yaşamamış gibi davrandım. Ne zaman konuşmak istesem son anda içimden bir ses beni susturdu. Ben sustukça o karanlık geceler büyüdü. Aklıma geldikçe hep derine ittim, geldiği yere. Haketmiyordu aslında ama ben yaptım.Sana duyduğum sevgiyi o koşulsuz aşkı, içimde durmadan büyüyen yalanla, o boşlukla yatıştırmaya kalktım. Sandım ki, aşkım bir gün olur o yalanı bana unutturur. Sandım ki, içimden durmadan büyüyen o boşluk unutulur. Unutturmadı sevgilim! İstedim ama kapatmadı.
     Sana aşkımı anlatmak isterdim hem de seni yeniden kaybetme pahasına... Şimdi aşkınla yakaladığım mutluluğu, ellerimi kanatırcasına sıkı sıkı tuttuğum anlarda bile, hala gözlerimde taşıdığım o karanlık geceleri anlatmak isterdim sana.O gece gözlerinde gölgesini görüp de, elimdeki peçeteye yazdığım o şiirdeki, işte  o ölümü anlatmak isterdim sana.Haklıydın,ölüm vardı bir gün ama ölümün ardında benim hiç ölmeyecek aşkım vardı...Korkuyu beklemenin telaşı, korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden, sensizliğin karanlık kuyusuna, kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi.... Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama seni sevmekten değil. Madem ki ancak yokluğunda sevgini hissedebiliyorum, öyleyse yokluğumda kla sevgilim... Madem ki, yokluğunla mutluyum, o halde yokluk;
                             benim, bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun....
                                                    Hoşçakal Sevgilim!....

28 Ocak 2013 Pazartesi

GELMEYEN MEKTUPLAR 3

    Öylece durmuş sana yazdığım mektubu okuyorsun.ve sana bir şeyler anlatmamı bekliyorsun. Söylesene sana neyi anlatayım? Ruhumu yaktıktan sonra şimdi damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı? O acıyı uyuştursun diye sığındığım, ama sevgini orada da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüyalarımı mı? şimdi yoksun, ama beni duyuyorsun biliyorum. Kapat gözlerini ve beni dinle n'olur..!
      Bak yoksun....Bunun anlamını biliyor musun? Yokluğun, yüreğimde ki bu dipsiz, yıldızsız karanlık gece...Yokluğun gönül bahçemden koparttığım için soldurmayıp aşkım gibi sonsuzluğa mahkum ettiğim bu kırmızı gül... Yokluğun elinin kolunun ve soluğumun değdiği her şeyi, dünyanın en değerli hazinesi gibi saklamaya hazır, bu yarı deli  hayattan kopuk ruhum...Aç gözlerini ve bana bak! "Ben "diye  ne varsa gördüğün, işte o senin yokluğun...
    Dürüstlük, kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış biliyor musun? Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yüreğim biraz olsun ısınabilmek için beni seveceğin yalanına inandırmıştı kendini. Senin için hissettiklerim,karşılıksız,güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk sadece....İşte o tarifsiz duyguyu, o ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden vazgeçtim.Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkımı yerleştirdim. İşte o andan itibaren sensizlik, artık "bensizlik" oldu sevgilim....