11 Şubat 2013 Pazartesi

....Beni Hatırlamak İçin....

  Gözlerimi: gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin.
  Kalbimi: kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şeye yaramayan birine verin.
  Kanımı: bir otomobilin enkazı altından çıkarılmış olan gence verin. Verin ki; torunlarının oynadığını görene dek yaşabilsin.
 Böbreklerimi: haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı olan birine verin.
 Kemiklerimi: alın sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun..
 Eğer bir şeyler gömmeniz gerekiyorsa; hatalarımı, kusurlarımı, insanlara ön yargılarımı gömün. Günahlarımı şeytana, ruhumu Tanrı'ya verin!.. Eğer yeri gelir ve beni hatırlamak isterseniz, bunu size ihtiyacı olan birine yardım ederek yapın..
   Eğer tüm bu istediklerimi yaparsanız ben sonsuza kadar Yaşayacağım.....

30 Ocak 2013 Çarşamba

GELMEYEN MEKTUPLAR VEDA...

    Seninle geçirdiğim o dakikalar,bir daha tekrarı olmayan doğaçlama bir melodi gibi benim için. Sanki yazılmış kaderimin sayılı dakikalarından "an" çalıyorum kendime... Hepsini bir daha okuyamayacağım bir şiir gibi, kelime kelime içime çekiyorum. Soluk soluğa hissederek yaşıyorum, öyle birikmişsin ki içimde...Seni, yaşamakla tüketmem,seni sıradanlaştırmam mümkün değil...
    Sana hep anlatmak istedim bunları. Sana o karanlık gecelerden bahsetmek istedim. Sonra o geceleri hiç yaşamamış gibi davrandım. Ne zaman konuşmak istesem son anda içimden bir ses beni susturdu. Ben sustukça o karanlık geceler büyüdü. Aklıma geldikçe hep derine ittim, geldiği yere. Haketmiyordu aslında ama ben yaptım.Sana duyduğum sevgiyi o koşulsuz aşkı, içimde durmadan büyüyen yalanla, o boşlukla yatıştırmaya kalktım. Sandım ki, aşkım bir gün olur o yalanı bana unutturur. Sandım ki, içimden durmadan büyüyen o boşluk unutulur. Unutturmadı sevgilim! İstedim ama kapatmadı.
     Sana aşkımı anlatmak isterdim hem de seni yeniden kaybetme pahasına... Şimdi aşkınla yakaladığım mutluluğu, ellerimi kanatırcasına sıkı sıkı tuttuğum anlarda bile, hala gözlerimde taşıdığım o karanlık geceleri anlatmak isterdim sana.O gece gözlerinde gölgesini görüp de, elimdeki peçeteye yazdığım o şiirdeki, işte  o ölümü anlatmak isterdim sana.Haklıydın,ölüm vardı bir gün ama ölümün ardında benim hiç ölmeyecek aşkım vardı...Korkuyu beklemenin telaşı, korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden, sensizliğin karanlık kuyusuna, kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi.... Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama seni sevmekten değil. Madem ki ancak yokluğunda sevgini hissedebiliyorum, öyleyse yokluğumda kla sevgilim... Madem ki, yokluğunla mutluyum, o halde yokluk;
                             benim, bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun....
                                                    Hoşçakal Sevgilim!....

28 Ocak 2013 Pazartesi

GELMEYEN MEKTUPLAR 3

    Öylece durmuş sana yazdığım mektubu okuyorsun.ve sana bir şeyler anlatmamı bekliyorsun. Söylesene sana neyi anlatayım? Ruhumu yaktıktan sonra şimdi damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı? O acıyı uyuştursun diye sığındığım, ama sevgini orada da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüyalarımı mı? şimdi yoksun, ama beni duyuyorsun biliyorum. Kapat gözlerini ve beni dinle n'olur..!
      Bak yoksun....Bunun anlamını biliyor musun? Yokluğun, yüreğimde ki bu dipsiz, yıldızsız karanlık gece...Yokluğun gönül bahçemden koparttığım için soldurmayıp aşkım gibi sonsuzluğa mahkum ettiğim bu kırmızı gül... Yokluğun elinin kolunun ve soluğumun değdiği her şeyi, dünyanın en değerli hazinesi gibi saklamaya hazır, bu yarı deli  hayattan kopuk ruhum...Aç gözlerini ve bana bak! "Ben "diye  ne varsa gördüğün, işte o senin yokluğun...
    Dürüstlük, kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış biliyor musun? Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yüreğim biraz olsun ısınabilmek için beni seveceğin yalanına inandırmıştı kendini. Senin için hissettiklerim,karşılıksız,güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk sadece....İşte o tarifsiz duyguyu, o ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden vazgeçtim.Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkımı yerleştirdim. İşte o andan itibaren sensizlik, artık "bensizlik" oldu sevgilim....

21 Ocak 2013 Pazartesi

GELMEYEN MEKTUPLAR....2

   Mutluluk. "O" yanındayken değil, onu kaybettiğinde o yakıcı boşluğu yüreğinde hissettiğinde farkına vardığındı. Ve ben çok mutluyum!Şimdi kusursuz bir aşk romanının kaybetmeye mahkum başkahramanı gibiyim.Sonu başından belli bir kaybediş hikayesi.Tüm yaşadıklarım heyecan katıyor,sürükleyicilik katıyor bu hikayeye. Okuyan herkes biliyor bunun bir kaybediş hikayesi olduğunu ama bir tek ben inanmak istemiyorum.
    Sensizlikten çok bunaldığım gecelerde, penceremi açıp derin soluklar alırdım İstanbul'dan. Kentin yaşamaktan yaşlanmış binalarının pencerelerinden sızan yorgun ışıklar, yalnızlığımın solgun yüzüne, biraz olsun renk katar,bu aşkın eksikliğine ,kanayan yarasına, ilaç olur belki diye. Kimi zaman da yollara düşer,saatlerce yürürdüm, bir an önce kırgınlığımı unutmak,  kalbimi yumuşatıp seni affedebilmek için. Çünkü en büyük korkumdu  sana öfke duymak. Hayat beni kendisiyle tek bağım olan aşkımla, yani seninle vurmak istedi. Hayatın tetiğindeki el seninkiydi. Oysa yalnızlıktan boğuldukça  sığınmaya yeltendiğim hayattan kaçıp kaçıp döndüğüm yer yine senin aşkındı...

12 Ocak 2013 Cumartesi

....GELMEYEN MEKTUPLAR....1

                                                    .......'YE
 Ben,  yalnızlığım, senin hayalin ve henüz konuşma yeteneği olmayan nesneler, biz;hepimiz çok iyiyiz.Artık her sabah mutlu uyanıyorum biliyor musun?Çünkü ruhumu özgür bıraktım.Her gece rüyamda seni görüyorum.Bu durumdan öyle memnunum ki...Neredeyse seninle olamadığım için Allah'a şükredeceğim.
   
    Bir yerlerde bir şeyler oluyor,birileri geliyor,güneş doğuyor,radyoda şarkı çalıyor ve ben seni seviyorum.Herhangi bir şeymiş gibi basit ama bir o kadar da olağanüstü.Seni düşünerek uyuyakalmak, sabah uyandığında gözlerimi açıp seni seviyorum demek,olmadığın her saniyeyi, varlığının hayaliyle doldurmak..."Seviyorum" demek kadar kolay değil; öyle olsaydı "seviyorum" der geçerdim.Öyle ya da böyle; bildiğim tek şey sensizlik bana iyi gelmiyor.Olmadığın bir hayatı "yaşamak" değil;düşünmek bile acı veriyor.Hayal ettiklerinin hiç birinin olmayacağını anladığım noktada; kendi içimde hiç bir zaman kaybolmamış o masum çocuğa dönüşüvermiş ve o masum çocuğun sesiyle her gece ağlayarak, tek düşümü, tek hayalimi,yani "seni" gerçek kılması için Allah'a yalvardığım o çaresiz dualarda  ki gibiydi her şey.
      Mutluyum yine de...ama mutluluk kelimesi kadar basit ve dar değil hissettiklerim. mutluluk yaşanan değil, hatırlanandı  çünkü.....

7 Ocak 2013 Pazartesi

GELMEYEN MEKTUPLAR

Canıma... Sen içimde bir umutsun.Sen kalbimde uzun süredir kalan bir pansiyoncu,bir kiracısın. Sen içimde sen olduğunu bilmeden yaşayansın. Zamanı bile unuturum ama,seni asla  Hani gittiğin o gün var ya sanki içimden bir umutlar yığını dört nala koşmaya başladı.Sen benim umudum. Yarınlara inanmama sebebim.Ama gittin...
   Gelen otobüslere bakıyorum durmadan. Ama biliyorum sen onlara uymazsın,bilirim ki gelmezsin.. Gittiğin yerlerde ne kadar mutlusundur kim bilir.Amam o mutluluk yüzündedir,kalbinde değil.Kimse bilmez hep bir yanının eksik kaldığını.Tarifi mümkün olmayan acılarla boğuştuğunu, yüreğinde fırtınalar koptuğunu...
     Ve yine kimse bilmez bu acıların seni mezara beni ise karanlğına koyduğunu.....
   

...TANRI DAİMA TEBDİL-İ KIYAFET GEZER...

                    ....  tanrı daima tebdili kıyafet gezer....

 Sizlere bir kitaptan bahsetmek istiyorum.Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer. Bir solukta okunabilen ama etkisi öyle çabuk bitmeyen bir kitap.Göz açık kapayıncaya kadar bitiyor kitap, öyle bir dalıyorsunuz ki.....
   Mutlu olmak isteyenler mutlaka okusunlar.Hayatınızda aslında çok gereksiz takıntılarınızın  farkına varmanıza sebep olan bir kitap.Hayatın yükü bazen ağır gelebilir insana.İşte tam o anda bu kitap başucu rehberiniz olmalı.
   Mutluluğun eğer bir sırrı, bir reçetesi var ise kesinlikle ve kesinlikle bu kitap olmalı. Düşünün hayat size bir şeyler vermekten ziyade hep almış, anneniz ölmüş, babanızı hiç tanımamışsınız bile ve de en son sevdiğiniz kadın sizi terketmiş .Ne yapardınız?Tam intiharın eşiğindeyken biri size bir anlaşma teklif ediyor, hayatınıza karşılık bu gizemli  kişinin sizden yapmasını istedikleri. İlk duyduğunuzda anlamlandıramıyorsunuz ama sonra dediklerini yapmaya başlayınca çekilmez hayatınız birden luna park'a dönüşüveriyor.
     Bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka okumalı ve eşe dosta tavsiye edilmeli.Bir kişisel gelişim kitabı gibi.Ama sıkıcı olmayanlarından. Bir başlayın asla bırakamayacaksınız.
    Şimdiden iyi okumalar diliyorum.....

5 Ocak 2013 Cumartesi

.................MUTFAK..................?

                                                         
       Ev dekorasyonları benim hep ilgimi çekmiştir. Hatta bazı çalışmalarım notlarım bile vardır.
Kendi evimde uygulamak yakın arkadaşlarıma önerilerde bulunmak için saklarım notlarımı. Ama ev dekorasyonun yanında mutfakların ayrı bir yeri vardır bende. Malumunuz ev hanımı olmakla doğru orantılıdır bu merakım. Hatta bazen fazla bile ileri gitmişliğim olmuştur. Bir film izlerken, bir kafeye gittiğimde yada bir yakınımın evine gittiğimde hemen ilk iş evin yerleştirilmesine ama en çokta mutfağına bakarım. Hepsinden ufak tefek fikirler alırım. Önerilerde bulunduğum bile olmuştur.Size bununla ilgili bir anımı anlatayım.
    Uzun yıllardır eşimle ve sevdiğim insanlarda beraber gittiğim bir kafe vardı. Çok sevdiğim bir mekandı. İki katlı deniz manzaralı bir yer.İstediğiniz bir çok çeşiti bir arada bulabileceğiniz bir mekan.
Korkmayın şimdi size orayı  uzun uzun anlatmayacağım..(kendimi Vedat Milor gibi hissettim) Bu mekanda benim gözümü tırmalayan bazı detaylar vardı. Bir gün  dayanamayıp mekanın sahibine 'şurayı şöyle yapsanız daha iyi olmaz mı' tarzından önerilerde bulunmuştum.Neden yaptığımı bilmiyorum belki uzun zamandır oraya gittiğimden  mekanı kendi yerim zannettim galiba. Aklıma geldikçe utanırım bu durumdan.
     Allah'tan mekan sahibi, beni terslemedi.Önerilerim için teşekkür etti. Değerlendireceğini söyledi. Beni kırmamak için bu şekilde konuştuğunu düşünmüştüm. 'Yapmaz ya neden yapsın ki kim bilir benim gibi kaç müşterisi vardır.Sürekli oraya gidiyorum diye adam beni dinleyecek' diyordum.Bu konuşmadan sonra uzun bir süre gitmedim o mekana.En son geçen hafta, eşimin ısrarlarına dayanamayıp akşam yemeği için gittik. Utana sıkıla girdim içeriye ve inanamadım. Mekan sahibi benim önerilerimi uygulamıştı. Çok mutlu oldum ve uzun zamandır kendimi cezalandırıp gelmediğim için kendime kızdım. Bu olay içimde bir yerlerde kendimi önemli hissetmeme denen oldu. Havalandım yani....Önerilerde bulunmaya devam etmeye karar verdim.
  Şimdi bu mutfak resminin altına yazdıklarımdan bir bağlantı çıkarmaya çalışıyorsunuz. Nasıl bir tasarım olmuş.
       Fikirlerinizi merak ediyorum.....

KIZ KULESİ


Kız kulesini duymayanınız var mıdır bilmem. İstanbul'a gelenler görmüşlerdir. Gelmeyenler kartpostallardaki renkli resimlerden hatırlarlar. konusu İstanbul'da geçen bütün filmlerde kız kulesi hep gösterilmiştir.İstanbul Boğazından geçen bütün vapurlar, gemiler, sandallar, tekneler, düdük çalarak adeta selam verirler ona...İstanbul'un simgesi olmuştur Kız Kulesi....
  
Göz alıcı bir güzelliği vardır. Gündüzleri martılar kanat çırpıp dönerler etrafında.. Gelin şimdi size bu güzel kulenin hikayesini anlatayım...
                                              KIZ KULESİ'NİN ÖYKÜSÜ...
    Bir zamanlar,Üsküdar sırtlarında büyük bir tapınak vardı. Eski Yunan Tanrıçalarından Artemis adına kurulan bu tapınakta genç kızlar rahibelik yaparlardı.
    Her yıl,baharın gelişini karşılamak,doğanın yeninden canlanışını kutlamak için bayram yapılırdı. Bu bayrama her yerden erkek,kadın,yaşlı genç,akın akın insanlar gelirdi.Kızlarla erkekler dans ederlerdi.
  Yine böyle bir bayramlardan birinde karşı kıyıdan Leandros adlı yakışıklı bir delikanlı gelmişti. Hero ise bu tapınakta yaşayan genç ve güzel bir kızdı. İkisi çok iyi arkadaşlık ettiler. Bütün bayram boyunca birlikte eğlendiler ve dans ettiler. Bayram sona erdiğinde ayrılmaları gerekiyordu. Hero ile Leanros ayrılmak istemiyorlardı.
  Birlikte bir çare aramaya başladılar. Leandro çok iyi yüzücü olduğunu,denizin durgun olduğu gecelerde Hero'nun kendisine karşı kıyıdan ışık yakmasını, böylece yüzerek gelebileceğini söyledi.Yaz boyunca denizin durgun olduğu gecelerde Hero ışık yakıyordu ve Leandro yüzerek karşıya Hero'nun yanına geliyordu.
   Yaz bitti ve kış geldi.Deniz artık durgun değildi. Artemis Tapınağı'nın yöneticisi Heronun kuleye çıkıp ışık yaktığını görmüş ve Leandro'la buluşmalarını izlemişti. Denizin dalgalı olduğu bir gecede yönetici kuleye çıkıp ışığı yaktı.Karşı kıyıdan ışığı gören Leandros hemen kendini denize attı.Bir yandan dalgalarla boğuşuyor bir yandan da ışığı kaybetmemeye dikkat ediyordu. Tam Üsküdar kıyılarına yaklaşmışken birden ışık söndü. Rüzgardan sönmüştür diye düşündü bir an.Ama yanılıyordu Leandros, kuludeki Hero değildi. Yöneticide özellikle söndürmüştü ışığı. Leandros denizin ortasında dalgalarla boğuşa boğuşa boğuldu. Haberi öğrenen Hero da ertesi sabah kendini kuleden denize bıraktı.
    Zamanla Lendros'un öldüğü yerde bir kayalık oluştu. Denizin ortasındaki bu kuleyi de  işte onun anısına diktiler.
  Uzun zaman sonra bir kral, yılanlar tarafından öldürüleceği söylenen kızını bu kuleye kapatmıştı. Böylece kızını  on sekiz yaşına kadar korumuştu. Ancak insanın kaderinin değiştiremeyeceği bellidir. Kızı kendisine getirilen bir sepetten çıkın yılan tarafından sokularak ölmüştür.
   Daha sonra bu kızın anısına kulenin adına Kız Kulesi dendi ve günümüzde de hala adı aynıdır....tarih kitapları böyle anlatır.