5 Ocak 2013 Cumartesi

.................MUTFAK..................?

                                                         
       Ev dekorasyonları benim hep ilgimi çekmiştir. Hatta bazı çalışmalarım notlarım bile vardır.
Kendi evimde uygulamak yakın arkadaşlarıma önerilerde bulunmak için saklarım notlarımı. Ama ev dekorasyonun yanında mutfakların ayrı bir yeri vardır bende. Malumunuz ev hanımı olmakla doğru orantılıdır bu merakım. Hatta bazen fazla bile ileri gitmişliğim olmuştur. Bir film izlerken, bir kafeye gittiğimde yada bir yakınımın evine gittiğimde hemen ilk iş evin yerleştirilmesine ama en çokta mutfağına bakarım. Hepsinden ufak tefek fikirler alırım. Önerilerde bulunduğum bile olmuştur.Size bununla ilgili bir anımı anlatayım.
    Uzun yıllardır eşimle ve sevdiğim insanlarda beraber gittiğim bir kafe vardı. Çok sevdiğim bir mekandı. İki katlı deniz manzaralı bir yer.İstediğiniz bir çok çeşiti bir arada bulabileceğiniz bir mekan.
Korkmayın şimdi size orayı  uzun uzun anlatmayacağım..(kendimi Vedat Milor gibi hissettim) Bu mekanda benim gözümü tırmalayan bazı detaylar vardı. Bir gün  dayanamayıp mekanın sahibine 'şurayı şöyle yapsanız daha iyi olmaz mı' tarzından önerilerde bulunmuştum.Neden yaptığımı bilmiyorum belki uzun zamandır oraya gittiğimden  mekanı kendi yerim zannettim galiba. Aklıma geldikçe utanırım bu durumdan.
     Allah'tan mekan sahibi, beni terslemedi.Önerilerim için teşekkür etti. Değerlendireceğini söyledi. Beni kırmamak için bu şekilde konuştuğunu düşünmüştüm. 'Yapmaz ya neden yapsın ki kim bilir benim gibi kaç müşterisi vardır.Sürekli oraya gidiyorum diye adam beni dinleyecek' diyordum.Bu konuşmadan sonra uzun bir süre gitmedim o mekana.En son geçen hafta, eşimin ısrarlarına dayanamayıp akşam yemeği için gittik. Utana sıkıla girdim içeriye ve inanamadım. Mekan sahibi benim önerilerimi uygulamıştı. Çok mutlu oldum ve uzun zamandır kendimi cezalandırıp gelmediğim için kendime kızdım. Bu olay içimde bir yerlerde kendimi önemli hissetmeme denen oldu. Havalandım yani....Önerilerde bulunmaya devam etmeye karar verdim.
  Şimdi bu mutfak resminin altına yazdıklarımdan bir bağlantı çıkarmaya çalışıyorsunuz. Nasıl bir tasarım olmuş.
       Fikirlerinizi merak ediyorum.....

KIZ KULESİ


Kız kulesini duymayanınız var mıdır bilmem. İstanbul'a gelenler görmüşlerdir. Gelmeyenler kartpostallardaki renkli resimlerden hatırlarlar. konusu İstanbul'da geçen bütün filmlerde kız kulesi hep gösterilmiştir.İstanbul Boğazından geçen bütün vapurlar, gemiler, sandallar, tekneler, düdük çalarak adeta selam verirler ona...İstanbul'un simgesi olmuştur Kız Kulesi....
  
Göz alıcı bir güzelliği vardır. Gündüzleri martılar kanat çırpıp dönerler etrafında.. Gelin şimdi size bu güzel kulenin hikayesini anlatayım...
                                              KIZ KULESİ'NİN ÖYKÜSÜ...
    Bir zamanlar,Üsküdar sırtlarında büyük bir tapınak vardı. Eski Yunan Tanrıçalarından Artemis adına kurulan bu tapınakta genç kızlar rahibelik yaparlardı.
    Her yıl,baharın gelişini karşılamak,doğanın yeninden canlanışını kutlamak için bayram yapılırdı. Bu bayrama her yerden erkek,kadın,yaşlı genç,akın akın insanlar gelirdi.Kızlarla erkekler dans ederlerdi.
  Yine böyle bir bayramlardan birinde karşı kıyıdan Leandros adlı yakışıklı bir delikanlı gelmişti. Hero ise bu tapınakta yaşayan genç ve güzel bir kızdı. İkisi çok iyi arkadaşlık ettiler. Bütün bayram boyunca birlikte eğlendiler ve dans ettiler. Bayram sona erdiğinde ayrılmaları gerekiyordu. Hero ile Leanros ayrılmak istemiyorlardı.
  Birlikte bir çare aramaya başladılar. Leandro çok iyi yüzücü olduğunu,denizin durgun olduğu gecelerde Hero'nun kendisine karşı kıyıdan ışık yakmasını, böylece yüzerek gelebileceğini söyledi.Yaz boyunca denizin durgun olduğu gecelerde Hero ışık yakıyordu ve Leandro yüzerek karşıya Hero'nun yanına geliyordu.
   Yaz bitti ve kış geldi.Deniz artık durgun değildi. Artemis Tapınağı'nın yöneticisi Heronun kuleye çıkıp ışık yaktığını görmüş ve Leandro'la buluşmalarını izlemişti. Denizin dalgalı olduğu bir gecede yönetici kuleye çıkıp ışığı yaktı.Karşı kıyıdan ışığı gören Leandros hemen kendini denize attı.Bir yandan dalgalarla boğuşuyor bir yandan da ışığı kaybetmemeye dikkat ediyordu. Tam Üsküdar kıyılarına yaklaşmışken birden ışık söndü. Rüzgardan sönmüştür diye düşündü bir an.Ama yanılıyordu Leandros, kuludeki Hero değildi. Yöneticide özellikle söndürmüştü ışığı. Leandros denizin ortasında dalgalarla boğuşa boğuşa boğuldu. Haberi öğrenen Hero da ertesi sabah kendini kuleden denize bıraktı.
    Zamanla Lendros'un öldüğü yerde bir kayalık oluştu. Denizin ortasındaki bu kuleyi de  işte onun anısına diktiler.
  Uzun zaman sonra bir kral, yılanlar tarafından öldürüleceği söylenen kızını bu kuleye kapatmıştı. Böylece kızını  on sekiz yaşına kadar korumuştu. Ancak insanın kaderinin değiştiremeyeceği bellidir. Kızı kendisine getirilen bir sepetten çıkın yılan tarafından sokularak ölmüştür.
   Daha sonra bu kızın anısına kulenin adına Kız Kulesi dendi ve günümüzde de hala adı aynıdır....tarih kitapları böyle anlatır.